(ANKARA) – Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Gürkan Altun, daha özgürlükçü, daha toplumsal bir anayasa yönündeki açıklamalara dikkati çekerek, “Bu söylemlere rağmen bu ülkede ne Anayasa uygulanmakta ne de Anayasa Mahkemesi kararları…” dedi.
Ankara’da düzenlenen Emeğin Hukuku Kurtultayı’na Türkiye Barolar Birliği, Hak-İş, DİSK ve TÜRK-İŞ’ten temsilciler katıldı.
“ÇARKLAR YOKSUDAN ALIP ZENGİNE VERMEK ÜZERE KURULU”
Kultayın açılışında konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Anayasa Mahkemesi kararlarının bile işletilmediği, hukuka uyulmayan bir süreçte bu mücadelenin önemine işaret etti.
“1 Mayıs Taksim kararında Türkiye’nin bütün emek gelirlerinin belirlendiği, Türkiye İstatistik Kurumu’nun neye göre açıkladığı belli olmayan, artık güvenilirliğini bütünüyle yitirdiği enflasyon rakamlarına kaynaklık eden enflasyon sepeti diye bilinen madde fiyatı endeksini iki yıldır açıklamamaktadır” diyen Çerkezoğlu, şunları söyledi:
“DİSK olarak bizim verdiğimiz hukuk mücadeleleri sonucunda davaları kazanmış olmamıza ve bu kararlar kesinleşmiş olmasına rağmen hala mahkeme kararlarına bile uymayan ve bu ülkenin doksan yıllık en köklü kamu kurumlarından bir tanesi olan Türkiye İstatistik Kurumu yönetimi var. Böylesi bir süreçte iş hukuku ve bu alandaki iş birliğimiz çok önemli. İş hukukunun amacı işçinin korunması konusu da işçinin nasıl korunacağı. Ücret bütün dünyadaki sendikal temel hareket. Bütün dünyada ücretin baskılandığı bir dönemin içerisindeyiz. Türkiye’de öyle bir düzen kuruldu ki, düzenin bütün çarkları zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yapmak üzere kurulu. Çarklar yoksuldan alıp zengine vermek üzere kurulu. Ücret, bu düzenin devamı açısından son derece önemli. Türkiye’de ücretlerin alabildiğine baskılandığı bir süreci yaşıyoruz. İşçileri, kamu çalışanlarını ve emeklileri yoksullukta eşitleyen bir ücret politikası izleniyor.”
Çerkezoğlu, emeğin milli gelirden aldığı payın iktidarın sınıfsal ve siyasal tercihlerini göstermesi açısından önemli olduğunu, tüm adaletsizlikleri ve eşitsizlikleri çalışma hayatından ortadan kaldırmak için sendikalaşmanın ve sendikal hakların kullanımının önündeki engellerin kalkmasının önemini vurguladı.
HAK-İŞ TEMSİLCİSİNİN SÖZLERİ
Hak-İş Genel Başkanı Yardımcısı Mehmet Ali Kayabaşı da dünyadaki gıda fiyatlarına göre Türkiye’de yüzde 200’ün üzerinde artış olduğunu hatırlatarak, “Bizim dönemsel olarak toplu iş sözleşmeleriyle atıf yapmış olduğumuz tüketici fiyat endeksi yüzde yetmişlerde kalıyor. Aynı şekilde kira fiyatları 3 katı artarken işçi arkadaşlarımızın ücrete bağlı alacaklarının yüzde 70 seviyesinde artırılmasının işçiye çok büyük zararları oldu” diye konuştu.
Son 2 yıllık dönemde olumsuz ekonomik koşulların işçiye en büyük yansımasının hayat pahalılığı olduğunu ifade eden Kayabaşı, “Ülkenin 2 yıldır yaşamış olduğu olağanüstü dönemlerin bir tezahürü olarak sabit ücretliler içerisinde belki de en dezavantajlı grup olan işçi arkadaşlarımızı maalesef fakirleştirmekte. Bizler az kazanıyoruz, az kazandığımız için bizden az vergi alınması lazım.” dedi.
GREV HAKKI YOKSA…
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Gürkan Altun da sendika kurma ve toplu iş sözleşmesinin ancak ancak grev hakkıyla tamamlanırsa anlam kazanacağını, ancak OHAL döneminde toplam 7 grevin ertelendiğini hatırlattı. Altun, şöyle konuştu:
“Elbette sendikal örgütlenme, grevlerin ertelenmesi, yaptırılmaması, grev hakkının kullandırılmamasında 1 Mayıs gibi işçilerin ve sendikaların bir araya gelip bayram şeklinde kutladığı bir alanın da işçilere kapatılmaya çalışıldığı, işçilerin bu bayramdan uzak tutulmaya çalışıldığı da bir gerçek. En somut göstergesi bu yıl 1 Mayıs’ta Taksim’de Anayasa Mahkemesi kararına rağmen işçilerin kutlama yapmasının engellenmesidir.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü dolayısıyla 55 ilimizde 103 başvuru yapılmış ve tamamına izin verilmiş. İstanbul için ise 40 ayrı güzergah düzenlenmiş ve Taksim bunun dışında tutulmuştur. Bir yandan anayasa çalışmalarının yapıldığı, daha özgürlükçü daha toplumsal bir anayasa yapılmaya çalışıldığı yönünde söylemler olmasına rağmen, bu ükede ne Anayasa uygulanmakta ne de Anayasa Mahkemesi kararları uygulanabilmektedir. Bunu hem Taksim’de gördük hem de Can Atalay kararında… Anayasa’yı değiştirmeye, darbe anayasasını ortadan kaldırmaya çalışan Meclis’in kendi üyesine milletvekilli hakkını vermemesine yönelik Yargıtay kararında da görmüş olduk. Oysa 1 Mayıs’ın 2010, 2011 ve 2012 yıllarında barışçıl bir şekilde kutlandığına hepimiz şahit olmuştuk. Ama ne olduysa 2013 yılında oldu ve o günden itibaren Taksim yasaklı alan haline getirildi.”
Kurultay’da “ücret, sosyal güvenlik sorunları ve çözüm önerileri ve sendikal örgütlenmenin önündeki engeller” tartışılacak.