İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ev sahipliğinde, sivil toplum kuruluşları iş birliği ile 29 Şubat-3 Mart tarihleri arasında Yenikapı’da düzenlenecek “Kafkas Kültür Buluşmaları” başladı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, önce buluşmanın açılış konuşmasını gerçekleştirdi, sonra Kafkas folklor ekibinin dans gösterisine eşlik etti.
“NE MUTLU Kİ DÜNYANIN EN RENKLİ, EN BEREKETLİ COĞRAFYASINDA YAŞIYORUZ”
“Kafkas kültürünün o eşsiz güzelliğini daha iyi anlamak, daha yoğun yaşamak, daha güçlü paylaşmak için burada olacağız” diyen İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı:
* “İlerleyen yıllarda, çok farklı etkinliklerle de hem Kafkas kültürünün tanınmasına katkı sunacağını hem de farklı deneyimlerle çok enteresan açılımları bize sunabileceğini düşünüyorum. Ne mutlu ki biz, dünyanın en renkli, en bereketli coğrafyasında yaşıyoruz. Zaten Anadolu denince insanın aklına, direkt bereket geliyor. Anadolu’nun toprağı da bereketlidir, kültürel, manevi coğrafyası da bu anlamda bereketlilik taşır.
* Bu bereketlilik, tabii aynı zamanda çeşitlilikten de beslenir. Farklılıkların uyumundan beslenir. Anadolu, aynı zamanda acılarla da olgunlaşmış bir coğrafyadır. Bu yönüyle tarihi analiz ederken, bunu tamamen bugünün gücünü, kuvvetini, birliğini ve beraberliğini büyütmesi adına anlamak ve bu şekilde karşılamak gerektiğine inanıyorum.”
“BİR ÜLKEDE ‘AZINLIK’ TARİFİNİ DOĞRU BULMUYORUM”
“İstanbul’daki bütün inançların, kültürlerin, etnik kökenlerin, yaşam biçimlerinin her yönüyle tanınması, tanıtılması ve eşitlikçi bir zeminde bu şehirde yaşadıklarını hissetmesini çok önemseyen bir yönetimiz” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
* “Zira ben, kendi bakış açımla, ki genelde literatürde de ‘azınlık’ diye tariflenen bir kısım grupları ya da halkları ya da kesimleri bu tarifle asla kabul etmiyorum. Çünkü, bir şehirde ya da bir ülkede ‘azınlık’ tarifini doğru bulmuyorum. Kimsenin bir ülkede azınlık diye tarif edilmesini kabul etmem, edemem. Çünkü, her yaşayan insan, her yurttaşın bu ülkenin azınlık değil, asil vatandaşları ve asil halkları olduğunun da altını çizmek isterim. Biz bu çeşitlilikle, bir arada, büyük bir milletiz.
* Bu millet olma bilinci ve kavramı, özellikle son yüzyılda Cumhuriyetle birlikte, Mustafa Kemal Atatürk’ün imza attığı, arkadaşlarıyla beraber kurduğu ve hep birlikte geliştirmekte yükümlü olduğumuz süreçte, güçlü birliğimizi ve beraberliğimizi arttıran, herkesi eşit kılan demokrasiyle de taçlanan değerli bir sürecin kişileriyiz, aktörleriyiz. Bu yönüyle Türkiye’nin özü ve özeti niteliğinde olan, İstanbul’da birliğimizin, dirliğimizin, kardeşliğimizin gücüne güç katmak için de çaba içerisindeyiz. Elbette bu yöntemleri, bu buluşmaları bunun bir parçası olarak da görüyorum.”
“ZİHNİMDE UYANAN DUYGUYU 10 YIL ÖNCE KALEME ALMIŞTIM”
Çocukluğunun geçtiği Trabzon’da top oynadıkları alanın yakınında Çerkez Mezarlığı olduğunu aktaran İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
* “Özellikle son 200 yıl içerisinde yaşanan Kafkasya’daki savaşlar, soykırımlar, sınır dışı edilmeler ve Osmanlı ile olan münasebeti, Karadeniz geçişleri, bu topraklara yerleşim süreçleriyle ilgili çokça yayın okudum diyebilirim. Tabii sonrasında zihnimde uyanan duyguyu, bundan 8-9 yıl önce, belki 10 yıl önce kendimce kaleme almıştım ve Karadeniz kıyılarına yanaşan, Kafkaslardan göç eden insanların gemilerinin batırıldığı, yoğun bir biçimde hastalıklarla mücadele edildiği, kampların kurulduğu… Ki bunların en yoğun yaşanan yerlerinden birisi Samsun’dur. Bir bölümünün de Trabzon’a yaklaştığı ve o bölgede özellikle yoğun hastalıklarla insan kayıpları, can kayıpları olmuş ve o insanların orada toplu mezarlara defnedildiği, belli eserlerde okuduğum kayıtlardı.
“BARIŞ MÜCADELESİNE DÖNÜŞMESİNİ ARZU EDİYORUM”
* Karadeniz’in kıyılarında, sayısını söylemek yanlış olabilir, ama çokça canımızın, insanımızın, yurttaşımızın geçmişinden insanlar oralarda yatıyorlar. Bu süreçlerde hayatını kaybedenler rahmet diliyorum, şükranla anıyorum ve o insanların, o ecdadın evlatlarının, bugün bu memleketin, bu milletin asli birer yurttaşları olarak, en az her vatandaş kadar büyük emekler sarf ettiğini bilen bir insan olarak diyorum ki; hepsinin ruhu şad olsun. Ve bu acılar, mutlaka anlaşılmalı. Ama her anlaşılan acı, her anlaşılmaya çalışan acının, kederin ve o coğrafyanın yaşattıklarının, bu milletin geleceği için bir birlik ve dirlik teminatı olması, dünya barışı için de barış mücadelesine dönüşmesini yürekten arzu ediyorum.”